۱۳۹۰ آبان ۱۴, شنبه

Turksamın urmu gölü haqda bilgilendirmesi

Urmiye Gölü, İran’ın kuzeybatısında‚ Türkiye sınırına yakın bir bölgede, Van Gölü’nden 147 kilometre uzakta yer almaktadır. Göl, ayrıca Orta Doğu’nun en büyük tuz gölüdür. Buna ek olarak yaklaşık 5200 km² yüzölçümü ile dünyanın üçüncü büyük tuzlu su gölü sayılmaktadır. Urmiye Gölü’nin uzunluğu 140 km‚ genişliği 55 km ve derinliği 16 metredir

Urmiye Gölü’nin kimyasal özelliklerine bakıldığı zaman suda bulunan katyonların Na+, K+, Ca2+, Li+ ve Mg2+  ve anyonlar ise Cl, SO42–, HCO3Clolarak sıralanmaktadır. Urmiye Gölü’nde bu elementlerin doğal deniz sularından dört kat daha fazla yoğunlukta olduğu bu noktadır belirtilmelidir. Suyun tuz yoğunluğundan dolayı herhangi bir balık türü burada yaşamazken gölde “Artemiya” isimli bir yengeç türüne yansımıştır.  [1]

Urmiye Gölü, UNESCO tarafından biyosfer rezervi ilan edilmiştir. Göl, yakın geçmişte uygulanan çeşitli planların sonucunda kurumaya yüz tutmuştur. Günümüzde gölün sularının yüzde 60’ının kuruduğu sanılmaktadır. Urmiye Gölünün kuruması sorunu İran ve çevre ülkelerini etkileyebilecek ciddi bir çevre sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. İran’da yayın yapan “İtimad” isimli bir gazetenin raporuna göre gölün seviyesi her gün 3 milimetre düşmektedir.  [2]

Sovyetler Birliği döneminde 1960'lı yılların başında, ekonomistler Özbekistan ve Kazakistan'daki pamuk ekiminin yoğunlaştırılması kararını alırlar. Arazileri sulamak için, Aral Gölü'nü besleyen Ceyhun ve Seyhun nehir suları yönlendirilir.

1960'lı yıllardan beri gölü yeterince besleyememektedir. Sıcakların da etkisiyle kuruyan göl alanı %80 oranında küçülmüştür. Göl suları 150 km içeri çekilmiş durumdadır. Böylece 20 ile 60 km3 tatlı su yönlendirilir ve gölün su seviyesi: 1960'larda senede yaklaşık 20 cm, 1970’lerde senede 50-60 cm ve 1980'lerde senede 80-90 cm azalır. 1989'da ise Aral Gölü ikiye ayrılır: Küçük göl (kuzey) ve Büyük göl (güney). 1960'ta yüzölçümü 68.000 km2 olan Aral Gölü, 2005'te 3/4 oranında küçülmüştür.

Gölün küçülmesiyle birlikte suyunun tuz oranı artması da ilerlemektedir. Bu tuzlanmadan dolayı birçok balık türlerinin nesli tükenmiştir.

Aral gölünün balıkçlarının ticari durumunu tekrar düzeltmek için Hollandalı bir bilimcinin ilginç fikri üzerine Aral Gölüne tuzlu su balık türleri yerleştirilmiştir.[3]

Şimdi de Aral Gölü’nün başına gelenler Urmiye Gölü’nün de başına gelecek diye bir endişe de vardır.

İran’da bulunan Urumiye Gölü’nin kurumasının nedenlerine bakıldığı zaman, karşımıza çeşitli faktörler çıkmaktadır. Bazı uzmanlara göre‚ gölün kurumasındaki en önemli faktörlerden biri, göle su taşıyan nehirlerin üzerine 30 civarında baraj inşa edilmesidir. Buna ek olarak, yeraltı su kaynaklarını aşırı miktarda kullanılması etkili olmuştur. Eğer bu söz konusu durumlar devam ederse, Urmiye bölgesinde yaşayan 14 milyon insanın geleceğini gölün kurumasından dolayı meydana gelecek ekolojik bir felaket tehdit edeceğe benzemektedir.

Gölün kurumasyla birlikte çevrede bulunan tarım arazileri, bahçeler ve aynı zamanda doğal bitkiler ile meralar da kuruyacaklar. Bunun sonucunda ise bölgede bulunan milyonlarca ton tuz rüzgarla çevreye yayılacaktır. Bu durumda komşu ülkeler ve hatta Türkiye’de bulunan bazı bölgeler için olası tehlikeler arz etmektedir. İran içinde ve çevre ülkelerde bulunan bazı kentlerde ve köy sakinleri de bu problemden dolayı göçe zorlanabilirler ki bu bize facianın boyutlarının daha geniş olduğunu göstermektedir.

Gölün yanındaki Urmiye kentinde yaşayanların büyük çoğunluğu ise Azerbaycan Türklerinden oluşmaktalar. Bu kentte Kürtler, Ermeniler ve diğer bazı etnik ve dini gruplardan insanlar da yaşamaktadır.

Açıklanan verilerin yarısının bile doğru olduğu varsayıldığında, İran’ın yöneticileri ve devlet kurumlarının büyük sorumluluk altına girmiş olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Bu noktada, çözüm bulmanın da devlet sorumluluğunda olduğu belirtilmesi gereken bir noktadır. Aksi takdirde, devletin ilgisizliğinin faturasını 16- 20 milyon kişi ödemek zorunda kalabilirler.

Bu bağlamda, kentte yaşamakta olanlar ve çevre kent halkları yakın zamanlarda, tehlikenin alarmını seslendirmek için çeşitli eylemler yapmışlar; fakat polis onlara cop, mermi ile cevap vermiş. “Urmiye Gölü Susuz” sloganını kullanan protestocular, hapis cezasına çarptırılarak ve şiddet uygulanarak bölücülükle suçlanmışlardır.[4]

Urumiye ve Tebriz kentlerinde yapılan çevre gösterileri polis tarafından yasal bulunmamış ve bir an önce dağılmalarını istemiştir. Direnenler, şiddete maruz kalmışlar ve çoğu kişini de gözaltında alınmıştır.

İran Azerbaycan eyaletlerinin aydınları Mart 2010’dan itibaren yoğun bir biçimde gölün tekrar hayata dönmesi için gösteriler ve toplantılar yapmışlardır. Tebriz ve Urmiye kentlerinde, sokak eylemlerinden ziyade internet sitelerinde Urmiye Gölü’nün kurtarılması amaçlı çağrılarda bulunmuşlardır.[5][6]

2011 yılının Ağustos ayında İran Parlementosu’nda bu konuda bir tasarı ele alınmıştır; fakat bu gibi kanun maddelerinin onaylanmasının uzun sürmesi ve tatmin edici bir sonuca varma olasılığı az olduğundan yerel halkın rahatsızlığı ortadan kalkmamaktadır. [7]
Tebriz ve Urmiye kentlerine destek amacıyla Tahran’da bulunan çevre koruma derneklerinde her cumartesi toplanacakları ve eylemlerine devam ettireceklerini duyurmuşlardır.

Eylemlerin engellenmesinin hukuksal boyutlarına bakıldığı zaman, İran Anayasası’nın 27. maddesi bize konuyla ilgili yasal çerçeveyi sunmaktadır. Bu maddeye göre “Bütün eylemler ve gösteriler, İslam’ın temel ilkelerine zarar vermeyecek nitelikte ise silahsız olmak şartıyla serbesttir. Anayasanın bu maddesine göre, bu çevre eylemleri hiç bir siyasi nitelik taşımamaktadır ve serbest olması gerekmektedir.

Uluslararası Camiada Urmiye’deki Eylemlerin Yansıması

İnsan Hakları İzleme Örgütüne göre, İran devleti, eylemlere aşırı sert yaklaşmakta ve eleştiri kaldıramamaktadır. Bu örgüt, İran devletinden bir an önce tutukladığı kişileri serbest bırakmasını ve asıl soruna çözüm getirmesini istemiştir. [8]

Urmiye ile ilgili protestolara, Avrupa basınında da yer verilmiştir. Dünyaca ünlü yayın organı BBC konunun haberini yapmış, 5 Eylül tarihli The Guardian Gazetesi’nde Urmiye Gölü ve bölge insanlarının protestoları ile ilgili olarak geniş bir haber çıkmıştır.[9]

Türkiye basınında ise, konuya Hürriyet gazetesi köşe yazarı Yalçın Bayer Urmiye konusuna değinmiştir. Bayer, “İran Türkleri Ayaklandı” başlığını kullanarak sorunu Türk halkına aktarmış ve kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışmıştır.

İran’ın İç Yapısı ve Urmiye Olayları

İran içerisindeki tepkilere bakıldığı zaman, devletin tepkilerinin uluslararası camianın verdiği tepkilerle aynı olmadığıanlaşılmaktadır. İran’ın Çevre Müdürlüğü ʺBu gösterileri siyasi bir görüntü vermeyin çağrısında bulunmuş ve milletvekillerinden çözüm üretmelerini istemiştir.   

İran Parlamentosu bu konuyla ilgili olarak ise iki yasanın taslağını hazırlamıştır.

Konuyla ilgili ilk çözüm Hazar Denizi’nden su transfer etmesi ve ikinci çözüm de Piranşehr kentinden su transferi yapmak ve bazı barajları açmaktır. Projelerin hazır olmasına rağmen, uygulanmalarındaki temel sıkıntı maliyetlerinin fazla olması olarak gösterilebilir. Buradan altı mutlaka çizilmesi gereken önemli bir nokta ise devletin yakın zamanda bu projeye oldukça yüksek bir bütçe ayırması, fakat çıkan eylemlerden sonra işi ağırdan almasıdır.          

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad yaptığı açıklamada şu sözleri sarf etmiştir, Urmiye Gölü her 500 yıldan beri kurumaktadır ve bu konuda artık bizim yapabileceğimiz bir şey yoktur. Bu açıklamadan da anlaşıldığı gibi Ahmedinejad, Meclis’in sunduğu çözümleri mantıksız yorumlamış ve İran devleti olarak böyle bir projenin yükü altına giremeyeceklerini belirtmiştir. [10]   

Bu noktada sorulması gereken sorulardan bazıları İran’ın protestolarda neden böyle bir tutum izlediği ve bir çevre eylemini neden siyasi nitelikler bir eylem yerine koyduğudur.               

10. İran Devleti halen halk tarafından meşruiyetini kazanmamış bir devlet ve halkın desteğinden mahrum olarak dünya sahnesinde tezahür edilmektedir. Bu nedenle, sorun ne olursa otoriter yapısının aşırılığından dolayı kendisine ilişkin olduğunu zannetmekte ve hemen sert bir şekilde tepki göstermektedir.    

Urmiye Gölü, sadece Azerbaycan halkının özel mülkiyeti değil tüm ülkenin doğal kaynaklarından biri olarak sayılmaktadır. İran devleti bu kaynakların yok olmasına göz yummamalı ve su transfer projesine yeterli bütçe vermelidir. Bu çerçevede, sahte bulutlar teknolojisiyle Urmiye Gölünün kurulmasına engel olunmalıdır. İran devleti bu sorunlara eğilebilmek için, Filistin Suriye’yi kendi hallerine bırakmalı ve kendi halkının sesini duymalıdır.[11]



Urmiye Gölü, İran’ın kuzeybatısında‚ Türkiye sınırına yakın bir bölgede, Van Gölü’nden 147 kilometre uzakta yer almaktadır. Göl, ayrıca Orta Doğu’nun en büyük tuz gölüdür. Buna ek olarak yaklaşık 5200 km² yüzölçümü ile dünyanın üçüncü büyük tuzlu su gölü sayılmaktadır. Urmiye Gölü’nin uzunluğu 140 km‚ genişliği 55 km ve derinliği 16 metredir.

Urmiye Gölü’nin kimyasal özelliklerine bakıldığı zaman suda bulunan katyonların Na+, K+, Ca2+, Li+ ve Mg2+  ve anyonlar ise Cl, SO42–, HCO3Clolarak sıralanmaktadır. Urmiye Gölü’nde bu elementlerin doğal deniz sularından dört kat daha fazla yoğunlukta olduğu bu noktadır belirtilmelidir. Suyun tuz yoğunluğundan dolayı herhangi bir balık türü burada yaşamazken gölde “Artemiya” isimli bir yengeç türüne yansımıştır.  [1]

Urmiye Gölü, UNESCO tarafından biyosfer rezervi ilan edilmiştir. Göl, yakın geçmişte uygulanan çeşitli planların sonucunda kurumaya yüz tutmuştur. Günümüzde gölün sularının yüzde 60’ının kuruduğu sanılmaktadır. Urmiye Gölünün kuruması sorunu İran ve çevre ülkelerini etkileyebilecek ciddi bir çevre sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. İran’da yayın yapan “İtimad” isimli bir gazetenin raporuna göre gölün seviyesi her gün 3 milimetre düşmektedir.  [2]

Sovyetler Birliği döneminde 1960'lı yılların başında, ekonomistler Özbekistan ve Kazakistan'daki pamuk ekiminin yoğunlaştırılması kararını alırlar. Arazileri sulamak için, Aral Gölü'nü besleyen Ceyhun ve Seyhun nehir suları yönlendirilir.

1960'lı yıllardan beri gölü yeterince besleyememektedir. Sıcakların da etkisiyle kuruyan göl alanı %80 oranında küçülmüştür. Göl suları 150 km içeri çekilmiş durumdadır. Böylece 20 ile 60 km3 tatlı su yönlendirilir ve gölün su seviyesi: 1960'larda senede yaklaşık 20 cm, 1970’lerde senede 50-60 cm ve 1980'lerde senede 80-90 cm azalır. 1989'da ise Aral Gölü ikiye ayrılır: Küçük göl (kuzey) ve Büyük göl (güney). 1960'ta yüzölçümü 68.000 km2 olan Aral Gölü, 2005'te 3/4 oranında küçülmüştür.

Gölün küçülmesiyle birlikte suyunun tuz oranı artması da ilerlemektedir. Bu tuzlanmadan dolayı birçok balık türlerinin nesli tükenmiştir.

Aral gölünün balıkçlarının ticari durumunu tekrar düzeltmek için Hollandalı bir bilimcinin ilginç fikri üzerine Aral Gölüne tuzlu su balık türleri yerleştirilmiştir.[3]

Şimdi de Aral Gölü’nün başına gelenler Urmiye Gölü’nün de başına gelecek diye bir endişe de vardır.

İran’da bulunan Urumiye Gölü’nin kurumasının nedenlerine bakıldığı zaman, karşımıza çeşitli faktörler çıkmaktadır. Bazı uzmanlara göre‚ gölün kurumasındaki en önemli faktörlerden biri, göle su taşıyan nehirlerin üzerine 30 civarında baraj inşa edilmesidir. Buna ek olarak, yeraltı su kaynaklarını aşırı miktarda kullanılması etkili olmuştur. Eğer bu söz konusu durumlar devam ederse, Urmiye bölgesinde yaşayan 14 milyon insanın geleceğini gölün kurumasından dolayı meydana gelecek ekolojik bir felaket tehdit edeceğe benzemektedir.

Gölün kurumasyla birlikte çevrede bulunan tarım arazileri, bahçeler ve aynı zamanda doğal bitkiler ile meralar da kuruyacaklar. Bunun sonucunda ise bölgede bulunan milyonlarca ton tuz rüzgarla çevreye yayılacaktır. Bu durumda komşu ülkeler ve hatta Türkiye’de bulunan bazı bölgeler için olası tehlikeler arz etmektedir. İran içinde ve çevre ülkelerde bulunan bazı kentlerde ve köy sakinleri de bu problemden dolayı göçe zorlanabilirler ki bu bize facianın boyutlarının daha geniş olduğunu göstermektedir.

Gölün yanındaki Urmiye kentinde yaşayanların büyük çoğunluğu ise Azerbaycan Türklerinden oluşmaktalar. Bu kentte Kürtler, Ermeniler ve diğer bazı etnik ve dini gruplardan insanlar da yaşamaktadır.

Açıklanan verilerin yarısının bile doğru olduğu varsayıldığında, İran’ın yöneticileri ve devlet kurumlarının büyük sorumluluk altına girmiş olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Bu noktada, çözüm bulmanın da devlet sorumluluğunda olduğu belirtilmesi gereken bir noktadır. Aksi takdirde, devletin ilgisizliğinin faturasını 16- 20 milyon kişi ödemek zorunda kalabilirler.

Bu bağlamda, kentte yaşamakta olanlar ve çevre kent halkları yakın zamanlarda, tehlikenin alarmını seslendirmek için çeşitli eylemler yapmışlar; fakat polis onlara cop, mermi ile cevap vermiş. “Urmiye Gölü Susuz” sloganını kullanan protestocular, hapis cezasına çarptırılarak ve şiddet uygulanarak bölücülükle suçlanmışlardır.[4]

Urumiye ve Tebriz kentlerinde yapılan çevre gösterileri polis tarafından yasal bulunmamış ve bir an önce dağılmalarını istemiştir. Direnenler, şiddete maruz kalmışlar ve çoğu kişini de gözaltında alınmıştır.

İran Azerbaycan eyaletlerinin aydınları Mart 2010’dan itibaren yoğun bir biçimde gölün tekrar hayata dönmesi için gösteriler ve toplantılar yapmışlardır. Tebriz ve Urmiye kentlerinde, sokak eylemlerinden ziyade internet sitelerinde Urmiye Gölü’nün kurtarılması amaçlı çağrılarda bulunmuşlardır.[5][6]

2011 yılının Ağustos ayında İran Parlementosu’nda bu konuda bir tasarı ele alınmıştır; fakat bu gibi kanun maddelerinin onaylanmasının uzun sürmesi ve tatmin edici bir sonuca varma olasılığı az olduğundan yerel halkın rahatsızlığı ortadan kalkmamaktadır. [7]
Tebriz ve Urmiye kentlerine destek amacıyla Tahran’da bulunan çevre koruma derneklerinde her cumartesi toplanacakları ve eylemlerine devam ettireceklerini duyurmuşlardır.

Eylemlerin engellenmesinin hukuksal boyutlarına bakıldığı zaman, İran Anayasası’nın 27. maddesi bize konuyla ilgili yasal çerçeveyi sunmaktadır. Bu maddeye göre “Bütün eylemler ve gösteriler, İslam’ın temel ilkelerine zarar vermeyecek nitelikte ise silahsız olmak şartıyla serbesttir. Anayasanın bu maddesine göre, bu çevre eylemleri hiç bir siyasi nitelik taşımamaktadır ve serbest olması gerekmektedir.

Uluslararası Camiada Urmiye’deki Eylemlerin Yansıması

İnsan Hakları İzleme Örgütüne göre, İran devleti, eylemlere aşırı sert yaklaşmakta ve eleştiri kaldıramamaktadır. Bu örgüt, İran devletinden bir an önce tutukladığı kişileri serbest bırakmasını ve asıl soruna çözüm getirmesini istemiştir. [8]

Urmiye ile ilgili protestolara, Avrupa basınında da yer verilmiştir. Dünyaca ünlü yayın organı BBC konunun haberini yapmış, 5 Eylül tarihli The Guardian Gazetesi’nde Urmiye Gölü ve bölge insanlarının protestoları ile ilgili olarak geniş bir haber çıkmıştır.[9]

Türkiye basınında ise, konuya Hürriyet gazetesi köşe yazarı Yalçın Bayer Urmiye konusuna değinmiştir. Bayer, “İran Türkleri Ayaklandı” başlığını kullanarak sorunu Türk halkına aktarmış ve kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışmıştır.

İran’ın İç Yapısı ve Urmiye Olayları

İran içerisindeki tepkilere bakıldığı zaman, devletin tepkilerinin uluslararası camianın verdiği tepkilerle aynı olmadığıanlaşılmaktadır. İran’ın Çevre Müdürlüğü ʺBu gösterileri siyasi bir görüntü vermeyin çağrısında bulunmuş ve milletvekillerinden çözüm üretmelerini istemiştir.   

İran Parlamentosu bu konuyla ilgili olarak ise iki yasanın taslağını hazırlamıştır.

Konuyla ilgili ilk çözüm Hazar Denizi’nden su transfer etmesi ve ikinci çözüm de Piranşehr kentinden su transferi yapmak ve bazı barajları açmaktır. Projelerin hazır olmasına rağmen, uygulanmalarındaki temel sıkıntı maliyetlerinin fazla olması olarak gösterilebilir. Buradan altı mutlaka çizilmesi gereken önemli bir nokta ise devletin yakın zamanda bu projeye oldukça yüksek bir bütçe ayırması, fakat çıkan eylemlerden sonra işi ağırdan almasıdır.          

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad yaptığı açıklamada şu sözleri sarf etmiştir, Urmiye Gölü her 500 yıldan beri kurumaktadır ve bu konuda artık bizim yapabileceğimiz bir şey yoktur. Bu açıklamadan da anlaşıldığı gibi Ahmedinejad, Meclis’in sunduğu çözümleri mantıksız yorumlamış ve İran devleti olarak böyle bir projenin yükü altına giremeyeceklerini belirtmiştir. [10]   

Bu noktada sorulması gereken sorulardan bazıları İran’ın protestolarda neden böyle bir tutum izlediği ve bir çevre eylemini neden siyasi nitelikler bir eylem yerine koyduğudur.               

10. İran Devleti halen halk tarafından meşruiyetini kazanmamış bir devlet ve halkın desteğinden mahrum olarak dünya sahnesinde tezahür edilmektedir. Bu nedenle, sorun ne olursa otoriter yapısının aşırılığından dolayı kendisine ilişkin olduğunu zannetmekte ve hemen sert bir şekilde tepki göstermektedir.    

Urmiye Gölü, sadece Azerbaycan halkının özel mülkiyeti değil tüm ülkenin doğal kaynaklarından biri olarak sayılmaktadır. İran devleti bu kaynakların yok olmasına göz yummamalı ve su transfer projesine yeterli bütçe vermelidir. Bu çerçevede, sahte bulutlar teknolojisiyle Urmiye Gölünün kurulmasına engel olunmalıdır. İran devleti bu sorunlara eğilebilmek için, Filistin Suriye’yi kendi hallerine bırakmalı ve kendi halkının sesini duymalıdır.[11]